Merhabalar,
Tüm dünya ortak bir kaderi paylaşıyor ve zor günler geçiyoruz. Son zamanlarda yaşanan en büyük sağlık sorunu korona virüs sebebiyle; farklı kültürlerden, farklı dinlerden, farklı bakış açısındaki tüm insanoğlu birbirini anlıyor ve ortak bir sorunla mücadele içinde. Evlerimizdeyiz. Bu zor sürecin geçmesini, sahip olduklarımızın kıymetini bilerek ve daha sıkı “sarılarak” yaşamlarımızın devam etmesini diliyorum.
Bu süreçte ev yaşantımızda en çok kullandığımız teknolojik uygulamalara değinerek, belki de en çok kullandığımız uygulamalardan biri olan Netflix’in hikayesini inceleyelim.
Seveceğinizi düşündüğümüz bir film de ekledik…
Sanırım artık iki kişiden birine bu hatırlatma mailleri veya bildirimleri geliyordur.
Netflix’e yeni biz dizi gelmiş izlediniz mi?
Netflix’teki filmin sonu çok kötüydü.
Netflix bir belgesel yayınladı, harika mutlaka izleyin.
Su ekmek gibi Netflix konuşur olduk. İyi ama, Netflix nasıl oldu da günlük rutinimize bu kadar dahil oldu?
Biliyoruz ki, katma değeri en yüksek ve gelişen teknolojinin temelini sağlayan yazılımlar artık hayatımızda bizleri adım adım takip ediyor. Kullandığımız sosyal medya platformlarının tamamı, kullanılan algoritmalar sayesinde artık ilgi alanlarımızı biliyor, karşımıza sevebileceğimiz konuları ve görselleri çıkarıyor. Hatta bazen konuştuğumuz bir konuyu pat diye karşımızda reklam veya video olarak görebiliyoruz. Bu beni ziyadesiyle tedirgin ediyor demeden geçemeyeceğim.
Dünya İnternet kullanımı istatistiklerine göre genel kullanıcı sayısı 4.54 Milyar kişi. Bu dünyanın %59’u demek oluyor ve bu kullanıcılar ortalama 7 saat aktif internet kullanıyor. Tabi ki dizi ve film platformları da bu pastadan büyük bir pay alıyor. Öyle ki Netflix’in, dünya internet kotalarının %15'ini tükettiği açıklandı. Platformun günde 1 saat kullanılması ile ayda toplam 90 GB tüketmesi, Netflix’ in veri akışını kısıtlamasına sebep olmuştur.
Şirket vizyonu; “Netflix every where”
Şirket kurucusu Reed Hastings, 1985’te Afrika Svaziland’da gönüllü öğretmenlik yaparken, dünya çapında 158 Milyon kullanıcısı olan bir dijital film/dizi platformunun kurucusu olacağını tahmin edememiş olabilir.
Netflix 1997'de Kaliforniya’da Reed Hastings ve Marc Randolph tarafından Video on Demand televizyon sistemleri kiralanması üzerine kuruldu. İlk iş modeli DVD satışı ve kiralaması üzerineydi. 2010'da Kanada’ya, 2016 yılından itibaren de 190'dan fazla ülkeye açılarak hizmet vermeye devam etti.
Tabi bu gelişim sürecinde her firma gibi, büyük bir firmanın bünyesine girme veya yatırım alma hayali kuran Netflix, 9.094 mağazası ile 2000'li yılların en büyük VHS kaset, DVD ve oyun kiralama şirketi olan Blockbuster ile görüşür. Yeni yeni tanınan Netflix’i 50 Milyon Dolara alma fırsatını elinin tersiyle iten Blockbuster ise 2010 yılında iflas etmiştir.
Kullanıcıya özel olmak;
Uygulama, yazılım ve algoritmaları sayesinde ilgi alanınıza yönelik dizi ve filmleri önünüze sunuyor. Top 10 önerisinde bulunuyor, yarım kalan sinema ve dizileri “izlemeye devam et” kısmıyla ayrı tutuyor. Her şey kullanıcıya özel ve detaylı düşünülmüş. Ayrıca televizyon, iPad ve akıllı telefonlarda kolaylıkla kullanılabiliyor. İstenilen filmler indiriliyor ve internetsiz ortamda da hizmet vermeye ve yanımızda olmaya devam ediyor.
Uygulamanın sadece Türkiye’de 1.5 Milyon ücretli kullanıcısı bulunuyor. 2020 verilerine göre ise piyasa değeri 158 Milyar Dolara ulaştı.
Taklit edilmiyor mu?
Piyasada yıldız gibi parlayan her şirket mutlaka mercek altına alınır. Başarısı merak edilir, yenilikleri kopyalanmaya çalışılır. Bu sebeple özellikle teknoloji alt tabanlı firmalar haklarını korumak zorundadır.
Netflix’in mevcutta 765 patent dosyası bulunuyor. Marka hakları ise ayrıca koruma altında. Endüstriyel tasarım tescilinde ise; 21 adet dosyası bulunmaktadır. Aşağıdaki herkesin tanıdığı görsel ise tasarım tescili ile korunmaktadır.
Bu sayılar ve örneklerle görüyoruz ki, ivmesi büyüme yönünde olan şirketler, patent konusuna ayrıca özen gösteriyor
|
|
